Tol

Kaynak: Zeki OĞUZ / YAZAR

Tol, kırsal kesimde üretimin kol, beden gücüyle yapıldığı yıllarda önemli bir barınaktı. Çiftçi ve çoban,
köydeki evinden sonra yılın en az yarısını tolda geçirirdi. Çiftçi ve çoban için köydeki evi kadar
değerliydi tek göz tol. 



Taşla yapılmış tek göz bir odaydı tol, dediğimiz. Kapısı genellikle güneye bakar, içinde küçük bir
pencere, girişin hemen yanında, oturanların yemek pişirdikleri bir ocak bulunurdu.
Özellikle iki yerde mutlaka bulunurdu tol. Ekimin ve işlemenin günler aldığı tarlalarda ve yaylalarda.
Çift süren ya da ekin işleyenler havaların iyi olduğu günlerde dışarda yatmayı tercih ederler ama
soğuk, yağmurlu havalarda tol onlara önemli bir sığınak olurdu.
Yaylada her yaylacının birer tolu olurdu. Baş çobanın tolu biraz daha büyük ve bakımlı olurdu.
Yaylacılar tolun arka tarafını çitle, barı ile çevirerek bir ağıl oluştururlar, ağılın üzerini barı ile örterek
sürüleri için bir gölgelik oluştururlardı. Koyun ve keçilerini bu gölgelikte sağarlardı.
Yayla tollarının değişmez demirbaşları vardı. Yiyeceklerin konulduğu küçük bir döl sandığı, ortaya
serilen bir keçe ve kandil, gaz her zaman bulunmadığı için işlerini gün aydınlığında görürler ve ancak
zorunlu hallerde kandil yakarlardı.
Her yaylacının tolunun önünde bir bastırık olurdu. Yaylacı aldığı kayıtları burada güz göçüne kadar
korurdu. Sabah tolda çul, çuval ne varsa bastırığın üzerine örtülür, kayıtların sıcaktan korunması,
akşam olunca bastırığın üzeri açılır, kayıtların gece ayazını alması sağlanırdı.
Geçmiş yıllarda tol kırsal kesimin önemli bir barınağıydı öyle ki Beyşehir’de, Selçuklu Sultanı Alaattin
Keykubat’ın yaptırdığı Kubad abad sarayına yöre halkı tol diyor. Ermenek’te Karamanoğulları
döneminde yaptırılan ilk büyük medresenin adı Tol Medresedir.
 




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol